Posts

Showing posts with the label gezilerim

sherlock holmes fenomeni

Image
İki çocukla sinema maalesef hayal oluyor biraz. Çünkü hem güzel bir filmin tam da saatine denk gelmesi,hem de çocukları bırakacak birini bulmak biraz zor oluyor. Evdeki tv sinema paketleriyle idare ediyoruz ya da dvd almak daha kolayımıza geliyor. Uzun zamandır da sinemaya gidemiyorduk. Hani derler ya şeytanın bacağını kırdık. Çok da iyi etmişiz. Süper bir filmdi. Kurgu, çekim teknikleri.. Artık fotoğrafçı gözüyle baktığım için çok farklı çıkarımlar da yapabiliyorum filmlerden. Filme gidenler zaten biliyorlar, gitmeyenler için de yeterli yorumu yaptığıma göre; niye yazdığıma geleyim. Sinemaya gitmek, öyle tek başına "hadi bir seyredelim" ile bitmiyor. Çünkü İstanbul şartlarında ulaşım çok ciddi problem, hadi bunu da aştık. Gittik; hem de bileti internetten satın almamışsak!! E bir de h.sonu avm bilet gişesi kuyruğu of of! Her sorunu bertaraf ettiğimizi varsayıp, koltuklarımıza oturduk. İşte şimdi asıl problem. Yanında oturanlar, önünde oturanlar ve arkandakileri de kon...

seyir defteri...

Image
Merhaba herkese, Geçen gün kermesimiz için birkaç şey almaya Eminönü'ne gittik arkadaşlarla. Kutsal mekan diyebilirim oraya. Çok seviyorum gitmeyi ama arabayla gitmek zulüm malesef. Sultanhamam'daki otoparka bırakabiliniyor araba ama oraya gitmesi de ayrı bir mesele. Ben genelde arabayı Fatih'te bırakıp taksi ile gitmeyi tercih ediyorum. Bu girizgahtan sonra vardık Eminönü'ne.. Haftaiçi sabah erken olunca biraz tenha idi. Ama kumaşçıdaki işimizi halledip çıktığımızda bildiğin curcuna Eminönü idi. O dükkan, bu kumaşçı, bu ipçi, kurdelesi, boncuğu, apliği derken hayli yoruldum bu yüzden fazla fotoğraf çekemedim. Ama kendimi yorgunluğa rağmen huzurlu hissettiğim yer gerçekten.. Şehirdışında (neredeyse) oturan biri için hasretlik işte:))  Bu arabayı çok sevdim. Bu aralar, şimşek mcqueen seyretmekten içim bir hâl oldu, ama bıkmadım. Çok şeker yaa. Bu arabayı da Mater'a benzettim. Çok sevdim Baykuşları da çok seviyorum. Bu objenin fotoğrafını çekerken başımda bekley...

Bayram

Image
Bu birkaç günlük tatil bana bol dergi (Home In Style, Evim) okumalarına, bol bulmaca çözmelerime (tam bir fetişistim dayanamıyorum), kitabımın tadını çıkartmalara, ağaçta kalan son eriği yiyebilmeme (çok lezzetlenmişti), uzun zamandır okuyamadığım blogları rahat ve keyifle okuyabilmeme, kendime yeni bir okuma listesi hazırlamama ya da listeye yeni kitaplar eklememe, telefonumun otomatik ödeme talimatına karşın ödemeye kapanmasının ardından hepten sessiz kalmasına (ki hiiiç alışık değilim ve çokça bunalmışım), kitap okumak için yarı tracking yapıp, bir banka tüneyip su sesi eşliğinde kitap okumalara, oğlumla babaannesinin ve dedesinin ilgilenmesi ile kendimi neredeyse tamamen dinlenmeye ayırmama vesile oldu. Ve tabi son derece konuşkan ve girişken bir bireyle (2years) aynı evde yaşarken; yaşanan gülünesi diyaloglardan bir kaçı; bahçeden koparılıp gelinen domates elindeyken ----------------------------------------------------------------------- A.Eren : Halaaaa, munu yıkaaa.. Hala: nee! ...

Galata Köprüsü

Image
Geçenlerde Akif Eren'in "gemiiii" sevgisini yaşamasını sağlamak için Galata'ya gittik. Zaten ezelden beri çok severim oraları. Akif Eren' de çok sevdi. Yakından gemileri, vapurları görmek inanılmaz etkiledi onu. Gözlerini ayıramadı gemilerden. "Anne bak gemii" her vapurun arkasından söylenen yagâne cümle oldu. Birde bize yapılmış olmasada yan restaurant' nın masasında oturan çiftin tuzda balık istemesi ve alevler içinde masalarına servis edilirken bizim seyretmemiz de süpriz oldu. Sonra tuzun kırılması balığın içinden ayrılmaya çalışması da hoş anı oldu açıkçası. Yeni Cami' nin o denize nâzır duruşu, bütün ihtişamı ile bizi selamlamasını da esgeçmek istemem açıkçası. Akşam vakti, yanaşan vapurla inen yolcuların gideceği yerlere koşuşturmaları, birazdan binecek olanlarında evlerine gitmek için sabırsızlandığını görmek şehir manzaralarına çok büyük heyecanlar katıyor bence... Ve çıkarken köprü üstünde yakalanmış balıkların oğlum tarafından, önce u...

Metropol manzarası ve son enstantaneler...

Image
Çamlıca sırtlarında yakınımızın düğününe gittik. Manzara muhteşemdi, düğün de öyle. Allah evlenen herkesin yuvasına huzur, mutluluk ve bereket versin. Bana kalan kısmı da bu güzellikleri sizinle paylaşmak oldu. Boğaz Köprüsü'nün görünümü Böyle bakınca ne çok ev varmış değil mi? O kadar çok semt gözüküyor ki burdan, Avcılara kadar desem sanırım yeterli olur. Seviyorum İstanbul'u, daha ne denir ki... Geçen yazıma yorum yazan herkese çok teşekkürler ediyorum öncelikle, arabamı aldım çok şükür, ne derler cillop gibi olmuş. Birde minik süpriz haber; galiba kızım olacakmış... Ama daha çok erken olduğu için net olmadığını defaatle belirtti doktor hanım. Yani şimdilik en büyük sorun giyim! Hergün bana olmayan kıyafetlerimden en olanını seçmeye çalışıyorum. Evet aldım bir iki bişey ama çalışınca aynı şeyle geçmiyor zaman. Bakalım en kısa zamanda tekrar alışveriş beni bekler. (Laf aramızda epey üzgünüm! :) ))) Kurumda işler biraz karışık ama hayırlısı olsun bakalım. Tatil sezonunda...

Anneler Günü

Image
Tarih 10 Mayıs 2009 , yani anneler günü... Ne zamandır yapmak istediğim peynirini reçelini götür, simidi ordan al otur şeklindeki kahvltıyı yapacak bir yer buldum. Çengelköy /Çınaraltı.. Fakat biz bulup yola çıkıncaya ve trafikte oraya varıncaya kadar çok zaman geçtiğinden dolmuş taşmış bu güzide yer. Biz de umutsuzca elimizde piknik sepetimiz başka yerlere gitmeyi düşünürken İskele Meydanındaki Cafe' de de aynı usülün uygulanabildiğini gördük ve oturduk... Çok güzel bir gündü... Akif Eren koştu, dolaştı ve denizi seyretti... Çok seviyordu zaten içine atlamaması için zor tuttuk. Sonra biraz yürüdük ve bu esnada objektifime yakalananlar... Ortasında ve sol kenarında yazan yazı dikkatinizi çekmiştir eminim. Pisipisi çok sorulan ve merakla beklenen birşey demekki Akif Eren dev akvaryum içinde yüzen balıkların yanından ayrılmak istemedi. Kokoreç satanlar, her türlü satıcılar ve sıcağın güneşin vurmasıyla yaptığı etkiye dayanamayan bir köpeciğin ilk bulduğu gölgeye yol kenarı da olsa ...

Hoşgeldin minik insan!

Haftasonunu sevgili arkadaşlarımız ama önce uzaktan akrabalarımız olan Özlem Ve Hakan ağabey'in yanında, İzmit/ Değirmendere'de geçirdik. Yeni doğan bebekleri Buğlem'in çok çok güzel bir yaşam sürmesini diliyorum. Ve Nergis ile Volkan'a da bizi çok sevecenlikle ağırladıkları için de teşekkürü borç bilirim... (Volkan ile Hakan ağabey kardeşler bu arada) Ha bir de unutmamam gerekir ki; gönüllerimizin nasıl olduğunu bilemediğimiz şekilde birleştiği, ilk görüştüğümüz zamandan itibaren çok az görüşebiliyor olmamıza rağmen çok güzel muhabbet bağı kurduğumuz Zuhal'ciğim var. Sağolsun yumuşacık kalpli ve kendisinin söylediğinin tam aksi bence sabır abidesi bir insan... Zuhal ve eşi Yücel' e de sevgilerimi gönderiyorum. Daha önce yazımda bahsettiğim bu ŞİRİN köpek de bir aydır kayıpmış. Gerçekten üzüldük gebeymiş de kaybolduğunda umarım yavrularına birşey olmaz. Ana yüreği dayanmıyor işte... Tatil kasabasının andıran bir yer olan ve gidenlerin kesinlikle huzur bulduğu De...

İş Kaçamağı

Image
Geçen gün işim Ortaköy sahiline düşünce ve inanılmazdır ama birazda erken bitince soluğu Arnavutköy sahilinde aldım. Biraz yürüyüş, deniz sefası ki çok severim ve fotoğraf makinemin yanımda oluşu da cabası oldu... Şimdi bile ciğerlerimde hissediyorum o kokuyu, tatlı rüzgârı... Birbaşka değil mi İstanbul, hele sahili.... Seviyorum bu şehri, her kaldırımını diyemiyeceğim çünkü pek ara sokaklarda dolaştım bu arada ama yine de seviyorum...

Babaanne ve Dede Yanında...

Image
Çok şey söylemek isterim bu fotoğraf ile ilgili ama fazla söze hacet görmüyorum. Acı ile yoğrulmuş, hayatın her yaşanmışlığı yüzüne bir çizgi atmış, sert görünümünün altında son derece sevgi dolu bir kalp... Karşılıksız verilen ve sonunda karşılığı muhakak alınan bir sevgi var ne diyebilirim ki... Gelelim Babaanne ocağına.... Bizim Dinar'a gelebilme ihtimalimizin olduğu ama gelemediğimiz bir zamanda, Gülbeyaz annemin bize yedirmek için aldığı ve fakat biz gidemediğimiz zamanda onun yumurtlamasına denk gelmiş olup 20 gün-20 yumurta ve ardından kuluçka dönemiyle 10 adet minik hindi... Şimdi hiç minik değiller. Gayet güzel beslenip büyütülüyorlar fakat elbette torun sevgisine mağlup olup nohutlu pilav üzerinde servis ediliyorlar şimdilerde... Bahçedeki naçizane sera... Kayınvalidem ile kayınpederimin en büyük çekişme konusu; bahçenin neresine ne ekileceği... Tabi ki kazanan hep annem.. Seranın içini fotoğraflamaya çalışırken elime değen ısırgan otu ile canım yandı ama yapmam gerekiyor...

Denizbisikleti nin maceraları...

Image
Eşimin işlerini ayarlamasıyla, erkenden Afyon/Dinar yollarına düştük. 29/12 gecesi, sabaha karşı yola çıkacaktık. Fakat Akif Eren beyin uyumaması ve dolayısı ile bizi de uyutmaması sebebiyle 02:30 sularında yola çıktık. Böylece o gece uykusunu uyurken yolu epey kolaylamış olacaktık. (Akif Eren araba yolculuğundan hiç hoşlanmıyor da.) Hem de uyandıktan sonra dönüşümlü araba kullanarak ikimiz de fazla yorulmamış olacaktık. Öyle de oldu çok şükür. Buraya dair yazacak çok şey var fakat bilgisayarımın internet ayarlarını biran evvel halletmem gerekiyor. Teknik bir iki konu işte. Konuyu değiştiriyorum ve hoooop İşte size bir soru. "Bu fotoğraftaki şey ne olabilir???"

Ramazan öncesi son gezimiz...

Image
Ramazan öncesi çıktığımız son gezi de cuma akşamı İzmit/Değirmendere'deki eşimin halasının evine gittik. İstanbul'da bulamadığımız çim bahçelerde Akif Eren beyin rahat rahat oynayacağını hayal ederken beyefendi çimlerden huylandı. Ellerini çime değdirecek diye ödü patladı. Deniz kenarında kumlardan da huylanmıştı zaten ama bu kadarını düşünmemiştik. Ama top oynamaktan da vazgeçemedi. Asel kardeşi(2) ile çok güzel oynadılar sonunda... Tabii Şirini unutmamak lazım. O da bu tatlı evin köpeği. Ama ismi gayet uymuş bu taze anneye.Tam 8 bebeği olmuş şirinin daha 4 hafta önce... Şirinin yemek yerken elimizden yiyecekleri almasından Akif Eren bey de nasibini aldı. İlkin epey korktu ama sonra alıştı oğlum bu duruma. Burada eniştemizin arka tarafa ektiği domates salatalık cherry domateslerden topladıktan sonra keyifle İzmit ayağını bitirdik gezimizin. Vee Adapazarı/Ali Fuat Paşa'ya gittik. Asiye-Veysel çiftinin ailelerinin evlerine gittik. Veysel'in babası Mustafa Amca ağaçlarına...

Bayram telaşesi

Image
Bir bayram koşturmacası yine Sabah erkenden(5:30) kalkıp havaalanına gidip o kalabalığı görünce gözlerimize inanamadık. İçeri girebilmek için bile uzayan kuyruklarda sıraya girmemiz gerekiyordu. Uçağa 30 dk vardı çabuk olmalıydık. Check in işlemini online olarak yapmıştık yapmasına ama bavullar vardı ve asıl pandomima burda kopuyordu. Buradaki kuyruk içeri girerkenkinden bile fazlaydı. Uçağımızın kalkmasına az kaldığını söylediğimizde bize öncelik tanıdılar tanımasına ama ikinci güvenlik kontrolüne girmemiz gerekiyordu. O sırada "Zorcan ailesi lütfen 101 No.lu kapıya gelin" sesi havaalanında çınlıyordu. İkinci kontrol için acele etmeliydik ama sıra! Sıradakilerden izin almamızı söyledi güvenlik görevlisi. Türkler tamam ama Rus bayanın hakkını aldığımız için "Sorry Mrs. We are so sorry" (Çok üzgünüz bayan) ama acele etmeliydik.Hem de çok Vee Akif Eren babasının kucağında benim elimde kabine konulacak küçük bagaj ve 101 No.lu kapıdan geçmek için epey koşturduk. En nih...