Posts

Showing posts from February, 2009

Evimden kareler...

Image
Geçenlerde işyerime çok yakın olduğu için, hava da güzelken Kanyon'a gittik kardeşim ile. Tabi benim ev eşyalarına olan hassasiyetim malumunuz. Paşabahçe'yi görünce dayanamadım attım içeri kendimi. Ve bula bula bunu buldum sanırım.... Biliyorum Paşabahçe deyince daha farklı şeyler canlandı dimağınızda. Şöyle janjanlı bardak takımları, değişik aksesuarlar vs. Evet içerideki ürünlerin hemen hepsi çok güzel ama ihtiyaç mukabili değil. İnsanın çocuğu her zaman daha önce geliyormuş. Oğlumun doğumundan önce olsa neler neler alıp çıkardım içerden.Hey gidi günler... Neyse oğlumun odasına astığım bu portatif mandallı panoyu belki size ilham kaynağı olur diye yayınlamak istedim. Belki evdeki iki objenin arasına monte edilmiş bir ip ve küçük boy mandalların arkasına yapıştırılmış küçük objeler ile kendiniz de imal edebilirsiniz. İster fotoğraf, ister eskiz çalışmalarınız, isterseniz önemli notlar asabilirsiniz... Ama eğer bir fikir bulup ortaya çıkarırsanız muhakkak paylaşmanızı arzu eder

Çerçeve mi?

Image
Bende çok şey çağrıştırdı bu yapışkanlar... Türkiyede ne kadar bulunabilir bilmiyorum ama başka metaryeller ile uygulandığında bence biz de çok farklı sonuçlar elde edebiliriz... Ama bence böyle bir uygulama yapmak isteyen; kenarlarını da köşegen kesip birleştirmeli... Yani sitenin sahibine, fotoğrafçılarına duyurulur...

denizbisikletinin doğuş macerası

Image
Efendim sizlere biraz kendi yola çıkış hikayemden bahsetmek istedim. Denizbisikletinin nereden başladığı konusunda hiç ip ucu yoktu blogda. İnsanın hayatında bazı mihenk taşları vardır hani, birşeyleri yapmak istersiniz istersiniz de bazı engeller yüzünden bir türlü ilk adımı atamazsınız. Benim de sürekli kağıtlara yaptığım karalamalarım, sanal alemin derinliklerine attığım yazılarım vardı. Fakat hepsi, zihnim gibi dağınık ve yolunu kaybetmiş bir yabancı misaliydi. Tıpkı bu resimdeki gibi... Hayatta en sevdiğim madde (beş duyu organı ile algılanabilir şey!) denizdir. Özellikle açıklama yapıyorum, çünkü deniz benim için sadece üzerinde gemiler yüzen ya da aşıkların kenarında dolaştığı yer değil. Benim için deniz; huzur bulmak, sevgimi akıtmak, kendimi kaybettiğim yerde, içinde tam ortasında benliğimi yeniden ve arınmış olarak bulmak, uçmayı (uçak vb.olmadan) tatmak, özgürlüğün dibine vurmak, sevmek- sevilmek, uzakta olmak, yakınlaşabiliyor olmak,gitmek, gelmek, beğenmek, oturmak, yatmak

Top secret!

Image
işte sıradan gözüken, daha doğrusu tarzı olduğu belli olan ama ne olduğunu tahmin edebileceğim şekilde bir dolabın beni şaşırtan yüzü ile karşınızdayız. Bunun şöyle handikabı olabilir; yukarı açılan dolabın içinden birşey alırken üzerine konulabilecek aksesuarları kaldırmak gerekmesi. Belki de şunu demek istemişlerdir.Biz istediğiniz dolabınızın istediğiniz gözünü bu şekilde kullanma sunuyoruz. Ama her ne olursa olsun bence üzerinde emek verilmiş, zaman harcanmış tasarımlardan... Bu arada ben en çok sağ üstte yana kayan dolabı sevdim. Keşke bu fotoğrafı nerden aldığımı da hatırlasaydım. Sanırım buradan aldım.

İMZA

Image
Bir imza atılacak koca bir deftere Ölesiye kadar… Bir imzanın ucunda hayatlar bağlanacak; Hayatlar birbirine mühürlenecek… Buzdan kaleler yapılacak; Sonra onların erirken şekilleri değişecek. Sen bana; ben sana aitiz demenin şeklini atacağız imza diye. O defter istersek kara olacak istersek bembeyaz… Biz güz yağmurlarını sileceğiz imzamızla, Hep ilkbahar yaşayacağız sözümüzle, Söz verdik birbirimize; Birbirimizle yaşlanmayı kabul edeceğiz diye. Aradan yıllar, çok zamanlar geçecek, Biz el ele gönül gönüle kalacağız… Her acı tatlı gelecek güler yüzümüzde, Sevdan sonsuz umman olacak bana sevgi denizimde. Sonra akan zaman bir göl yaratacak ; İçine balıklar atacağız, Sonra tutacağız onları bir bir… Zamana birbirimizi bırakacağız Güneşin batışına gözlerimizi daldıracağız, Yakamoza sevgimizi yansıtacağız. Büyük dalgalar sahile sevgimizi fısıldayacak, Kumsalda iki deniz yıldızı olacağız. Ayrı bedenlerde atan iki yüreğiz Ayrılmamak üzerine kenetlenmiş bir çift yürek; İşte bunu yazacağız o defte

İş Kaçamağı

Image
Geçen gün işim Ortaköy sahiline düşünce ve inanılmazdır ama birazda erken bitince soluğu Arnavutköy sahilinde aldım. Biraz yürüyüş, deniz sefası ki çok severim ve fotoğraf makinemin yanımda oluşu da cabası oldu... Şimdi bile ciğerlerimde hissediyorum o kokuyu, tatlı rüzgârı... Birbaşka değil mi İstanbul, hele sahili.... Seviyorum bu şehri, her kaldırımını diyemiyeceğim çünkü pek ara sokaklarda dolaştım bu arada ama yine de seviyorum...

Boza

Image
Çok severim bozayı. Hele bir de Vefa' da kendi yerinde içiliyorsa tadı başkadır. Soğuk kış gecelerinin lezzetidir bence. Ama içine leblebi şart. Ben leblebileri sıcak sevdiğim için önce mikrodalgada ısıtıyorum, ardından boza üzerine servis ediyorum. Eşimin Polonya'dan getirdiği XL cappucino fincanları (kase olarak kullanıyorum) benim boza sevgimi yerine getiriyor ziyadesiyle... Bir de başında boza pişirmek gibi deyimlerimiz var literatürde ama konumuzla pek alakası yok...

Karnıbahar Salatası

Image
Artık fotoğraf makinemdeki fotoğraflarıma kavuştum Allaha şükürler olsun. Ve birikmiş fotoğraflardan ilki annemin sağlık lezzetlerinden biri "karnıbahar salatası". Annemin önce haşladığı karnıbaharlar, sonra rendelenmiş havuç, kırmızı biber, salatalıkla birleşince ortaya böyle renkli bir lezzet çıkmış. Ben beğendim ama sofistike lezzetlerden pek hoşlanmayan babam için durum aynı değildi. Hatta anneme epey laf attı, sen ye böyle sağlıklı şeyleri ihtiyacın var diye... Kimse yaşlanmayı kabul etmiyor sanırım.... Denemek isteyenlere şimdiden afiyet olsun