Bir Dost K-a-IZI-ğı Hikayesi. Severdim O'nu...

Efem gene bir efkar basması, nasıl dersiniz; böyle bir hüzün, buhran vs vs.. Attım kendimi bloguma...
Çok zamandır beni yoran ve çok çok üzülmeme sebep olan bir olay yaşamışlığım var ki, yazmaya bile tahammülüm yoktu.
Gün bugündür dedim.
Olay şöööle oldu bööööle oldu tarzında cümleler kurup; küçük insanların durumuna düşmeyeceğim. Hepimizin bildiği üzre,
küçük insanlar,kişilerle
insanlar, olaylarla
büyük insanlar ise, fikirlerle ilgilenirlermiş.
Çok sevdiğim, belki çok davranışına kefil olabileceğim biri ile ticari bir ilişkiye girdim. Dostlar alışverişte görünsüne döndüm.
Olayın fikrî boyutunda yaşananlar gerçekten çok dramatik idi.
(Olay öznesi Severdim O'nun her defasında sizi okumakla zaman kaybettirmemesi adına S.O. olarak kısaltılmıştır.)
S.O. gibi kişilerin isteklerinin yerine gelmediği durumlarda maalesef çirkinleştiklerini, dünyanın kendi eksenleri etrafında döndüğünü sandıklarını, onlara göre nazik cümlelerin, kandırılmak üzere kurulmuş süslü cümleler olduğunu, tanımadan yargılayacak kadar acımasız, anlamadan hüküm verebilecek kadar cahil, mektep gördükçe eğitimli olabileceğine inanacak zadar zırcahil; maddi durumu yerinde olduğu için herkesi emrine alabileceğini ve dünyanın düzenin değiştirebileceğini zannedecek kadar fütursuz olabilirmiş okur.
Ben hayırlı işlerimde, kimseyi kırmadan halletmeyi ve birtakım olası sorunları bertaraf etmeyi bilerek yetiştim. Sanırım eğitimin aslı burada başlıyormuş ve bunlar olmadan da olmuyormuş. Bundan dolayıdır ki; kendi özel günlerinde dünyanın durduğuna inanan insanlara anlam veremiyorum.Sonradan zaman geçtikçe onlarda anlayacaklardır ki, hayat keşmekeşi içinde O bir zerre. Dünya meşgalesi bir umman, onlar bir damla. Ama o zamanın, çok geç olacağını da görmüş olacaklar.

Bundandır ki, S.O. gibi kişilerin akıntıya karşı çırpınışlarına anlam veremedim hiç. Mesela herhangi bir eşyaları kaybolduğunda, deli gibi arayan insanlar vardır ya; ben hiç onlardan olmadım. Bulurum nasılsacılardanım..
Sipariş ettiği mobilyasının detayları tam istediği gibi olmadığında, firma yetkilisi ile kavga edenlerden de değilim ben; bu da nazarlık olsunculardanım.
Emek sarfedilen işlerde pazarlık yapanlardan değilim mesela; neyse hakkın al diyenlerdenim.
Biri ile anlaşmazlık olduğunda; biraz sindirip; (eğer konuşmaya değerse ve anlayacaksa) karşısına geçip, dimdik şekilde; ama asla kırmadan sıkıntısını arz edenlerdenim.
Birinin hakkı bana geçeceğine; benimki O'na geçsincilerdenim.
Bir de meseleleri evirip çeviren; dolaylı anlatan biri değilim. İsmi ile müsemmâ Elif'im... (Arap alfabesinde elif düz bir başı eğik çizgi şeklinde yazılmıştır ve tasavvufta isminin anlamı belirlenememesine karşın, yüksek mertebeleri simgelediğine inanılmaktadır.) Yani lafımı düz konuşan, içinde ne varsa dışında o olanlardanım..
İşini yaptırmak için sürekli birini kullananlardan değil; kendi işini yapmayı sevenlerdenim..

Kişisel blog yazarı tanıtımından çıkıp konuya dönecek olursam;
Hakikaten karakterimle hiç bağdaşmayacak hakaretler aldığıma üzüldüğüm bir olay yaşadım. S.O. gibi insanların; "sen ne anlatırsan anlat, karşıdakinin anladığı kadardır söylediğin." sözünü doğrulamasına şahit oldum. Paralel yaşam biçimi içinde, söylediklerimi başka mecralara çekebilecek kadar eleştireye açık olmadıklarını gördüm bu S.O'nun.. İnsanları anlamanın S.O. gibiler için mümkünâtı olmadığını anladım. S.O. düşüncelerini, vakt-i zamanında söyleyecek akla ve idrake sahip olmadıklarından; birilerinin dolduruşu ile hareket ettiklerinden sonradan acı ifadeleri kullanmaktan çekinmezler. Beğenilerine uymayan sunumlara paçavra diyecek kadar seviyesizlerdir bu S.O... Velev ki haklıysalar bile dikbaşlı S.O. kendilerini afiyetle haksız yaparlar; ama bu S.O. için hiç önemli değildir. Çünkü etraflarında bir iki kıt akıllı akıl hocası vardır ve onların düşüncelerine göre davranış biçimi belirler. O kadar nâtamam bir gelişme dönemi içindedirler ki, olaydan soğuyamaz; durup neler yaptıklarını göremezler.
Hani derler ya; "ağzı olan konuşuyor!"... Öyledir bu S.O.lar

Şimdi bu kadar ağır ithamda bulundu bu yazar, esti savurdu diyorsanız, demeyin!
Beni hayatın götürdüğü yerlerde; Belediyecilikte, Özürlü eğitimciliğinde o kadar insan tanıdım ki; eften püften şeyleri olay haline getirmemek gerektiğine inanıyorum. Günü kotardıysan şükret.
Ye, dua et ve sev... Bunları yerine getirince zaten yaşam için mücadelen; mücadelen için yaşam leveline atlıyorsun ki; erdem, saygı, insanlık ve sonsuz sevgi alışverişine başlıyorsun.

Sevin ki sevilin, affedin ki affedilin, özleyin ki özlenin, dürüst olun ki dürüst olunan olun, ağır başlı olun ki, saygı görün...
Hepinize tefekkür dolu ve sebebi anlaşılan bir ömür dilerim.
Elif Zorcan / photographer, mother, wife, doughter....










Comments

Anonymous said…
severdin onu okusa keşke bunu ve hani olmaz ya boynunu bükse yalnızca.belki etrafımızda yeni bir tür olarak gelişen edep yoksunu garibanların iyileşeceğine dair bir umut doğar içimizde!
gülse birsel bunu şahika ile gözlere batırmıştı batırmasına da şahikalar bunu sadece bi komedi karakteri olduğunu sanmışlardı...ya da ben o kadar şişman olmadığıma göre bu günkü dersten çıkaracağımız sonuç sadece şahika çok komik olmuştu :)
küçükken ayakkabı almak için gezdiğimiz bir mağazada bu hiç güzel değil dediğim için babamın azarını işitmiştim;"malı sahibinin yanında kötülemek çok çirkin" diye. alışverişte birşeyi beğenmediğimde, artık mağazalarda malın sahibi olmamasına rağmen ;ben biraz daha bakayım diye sıkılmayı pisikologlar kendine güvensizlik saysalar da ben canım babamdan hatıra bir edep olarak severek taşırım...
Melike Kurt
Elif Zorcan said…
Melike, çok çok haklısın yazında ama ibret alınır mı? Ah malesef sanmıyorum. Umut yok yani:)
Anonymous said…
böyle insanlar hayatıma dahil olduklarında şükrediyorum ;ya onlar gibi olsaydım ne çirkin ne felaket olurdu diye...ve üzülüyorum ;daha iyilerine rastlayıp, imrenip tekamül varken... diye
Anonymous said…
böyleleri hayatıma dahil olduklarında şükrediyorum ; ya onlar gibi olsaydım ne çirkin ne felaket olurdu diye...ve üzülüyorum ; mükemmel insanlara rastlayıp,imrenip tekamül etmek varken...diye
Elif Zorcan said…
güzel tarafına bakmak; güzeli yaratanı sevmek...

Popular posts from this blog

Dantelde son nokta

şifahane

Babaanne ve Dede Yanında...